21 Kasım 2014 Cuma

Seyyid Cevat Zaker

Kendisi Ehlibeyt aşığı olan bir şairdir meclislerde sinezen ağıt türü sözler beytler okur iranda farklı ekol yaratan bi şahsiyettir. Einifard, alimi, seyyid momeni ve zaker bunlar aynı şairin öğrencileridir hep şiirler yazıp meclislerde okurlar kendisi ehlibeytin hizmetçisi olarak adlandırır.. Allah ondan razı olsun hizmetmerinden dolayı....

Cafer-i Sadık

İmâm Câʿfer es-Sâdık, (Arapçaجعفر الصادقFarsçaجعفر صادق) Abdullah da denir. Hicrî83 yılında Medine'de doğdu, Hicrî 148 / Milâdî 765 yılında yine orada vefât etti.

Kimliği[değiştir | kaynağı değiştir]

"Sâdık" lakabıyla meşhur olan İmâm Câʿfer-i Sâdık bin Muhammed, annesi Ümmü Ferve - "Ferveh bint Kâsım ibn Muhammed ibn Ebû Bekr’îs-Sıddîk" tarafından Ebu Bekir'ın torunu olan İmâm Kâsım bin Muhammed ibn Ebû Bekr'in torunudur. "Ümmü Ferve" olarak bilinen annesi "Ferveh bint Kâsım" Ebu Bekir’nin kızıdır. Ayni zamanda, Muhammed Bâkır'ın da oğlu olan Câʿfer-i Sâdık’ın dedesi Ali Zeyn el-Âb’ı-Dîn ise Ali'nin torunudur. Bu nedenle, "İmâm Câʿfer es-Sâdık" tarihte hem Ebu Bekir’ın hem de Ali’nın torunun torunu olan yegâne şahsiyettir.

19 Kasım 2014 Çarşamba

Einifard Sinezen....

Einifard sinezen


Einifard ile ilgili bilgi

Einifard Soy ismidir ismi Hüseyindir. İran kum kentinde yaşamaktadır. Kendisi bir 12 imam aşığı ve nokeridir onlar için şiirler yazıp mersiyeler ağıt türü sözler okur meclislerde. 12 imam yolunda yaptığı hizmetlerle kitlelerce insanın sevgi seline ulaşmış güzel bir örnek meddahlarımızdan birtanesidir kendisinin türk olması bizim gibi türk haklınında ayrıyetten göğsünü kabartan güzel bir olaydır. Ayrı zamanda türkiyede seyyid cevat zakerin arkadaşıdır ve onun abisi konumundadır Alimi, Seyyid zaker, Seyyid muhammed, Einifard bunlar aynı hocanın öğrencileridir. Yıllardır ehlibeyt yolunda şiir yazıp sinezen ve mersiye okumaktadırlar..

Hz.Mehdi

Mehdi

Mehdi (Arapçaالمهدي‎); "hidayete erdirilen ya da hidayete vesile olan" anlamlarına gelmektedir. "Kendisine rehberlik edilen", Allah tarafından yol gösterilen, hususi ve şahsi bir tarzda Allah'ın hidayetine nail olan kişi manasındadır.[1] Ahir zamanda geleceğine ve İslam'ın dünya hakimiyetini gerçekleştireceğine inanılır.

İnanç[değiştir | kaynağı değiştir]

Bazı yazarlar, İslam'daki Mehdî inancının kökenlerini Mecusîlik gibi Fars inançlarında ararken diğer bazıları da bunu Yahudi-Hıristiyan geleneğindeki “Mesih” öğretisine alternatif oluşturma amacına bağlarlar.[2] Ancak tarihsel olarak Mecusi inancı daha eskiye dayandığı için, Mesih inancını geliştiren Yahudîler’in de, bu düşüncelerini Babil sürgünü zamanında dönemin etkin dini Mazdeizm’den almış olması muhtemeldir.
İnanç Kur’an'da yer almadığı halde bazı ayetlerin yorumları, çoğunluğu veya tamamı uydurma olduğu ifade edilen hadisler ve dini önderlerin sözlerine dayanmaktadır. Şiiliğin inanç esaslarından sayılan mehdi inancı, tarih boyunca olduğu gibi Akademik çevrede pek fazla itibar edilmese de [3] tasavvuf ve tarikat merkezli, kendi liderlerini Mehdi, cemaatlerini de Mehdinin cemaati olarak görmek isteyen sünni toplumlarında da yaygın kabul ve etki gücüne sahiptir.
Kur'ân-ı Kerîm'de bahsedilmeyen "Mehdilik konusu", daha sonraki kaynaklarda deccal,süfyanmelhameAhir zaman ve kıyamet gibi eskatolojik korku mitleri ile birlikte işlenmiştir. İmam Suyutiye göre Ashab-ı Kehf, Mehdi’nin yardımcıları olacak, İsa O'nun zamanında gökten inecek ve Deccal ile harb ederken beraber olacaklardır. Mehdi, inanca göre deccalin olduğu bir zamanda gelecek ve deccale karşı savaşacaktır.[4] İsa Mesih gökten yeryüzüne inince onun yanında olup deccali yenmesine yardım edecektir.[5]

Mehdi hadisleri[değiştir | kaynağı değiştir]

Ana madde: Hadis
Hadisler Muhammed'in ölümünden sonraki yüzyıllar içerisinde, bir ravi zinciri ile Muhammed'e isnad edilen sözlerin toplanıp yazıya geçirilmesi ile oluşturulan İslam sözlü kültür ürünleridir. Bu sözlerin Muhammed'e aidiyetleri ve dini anlamda güvenilirlikleri değişik tartışmaların konusu olagelmiştir. Mehdi ile ilgili hadislerin oy birliği ile uydurma kabul edilen hadislerden olduğu bazı kaynaklarda kaydedilmektedir.[6]
Hadislere göre Mehdi kadar, Mehdi’nin talebeleri de üstün kişilerdir. Her gurupta bu üstünlükleri elde edebilmek ve kendi liderinin Mehdi olduğunu ispat edebilmek için binlerce hadis uydurulmuştur. Bu yüzden Mehdi’nin dış görünüşü, yapacakları ve çıkacağı yer hakkında birbiriyle çelişen çok sayıda hadis vardır; Bir hadise göre Mehdi Şam’dan, diğerine göre Kufe’den, bir diğerine göre İstanbul’dan, yine bir başka hadise göre ise Medine’den çıkacaktır.[7]
-"İnsan ona gelecek ve "ey Mehdi! Bana da ver, bana da ver!" diyecek; Mehdi de onun esvabını taşıyabildiği kadar dolduracaktır." [8]
-Ebu Said El-Hudri'den rivayet edilmiştir; dedi ki: "Peygamberimizden sonra bir hadise baş göstermesinden korktuk ve Resulullah'a sorduk, buyurdu ki: Ümmetimde Mehdi vardır; çıkacak ve beş veya yedi veya dokuz -şübhe eden, ravilerden Zeydi'dir- yaşayacaktır."
- Ehl-i beyt'imden bir zat yeryüzüne hâkim olmadıkça kıyamet kopmaz. Onun alnı açıktır, kemer burunludur. Yeryüzü zulümle dolu iken, o, dünyayı adaletle doldurur. İdaresi yedi yıl sürer.(Müslim)
-"Allah Resulu buyurdu: İmamınız aranızda olduğu halde, Meryem oğlu nazıl olduğu zaman haliniz nasıl olacak [9]
-"Allah Resulu: Ümmetimden her zaman Kıyamet gününe kadar hak yolunda savaşan bir grup olacak. İsa bin Meryem inecek ve müslümanların emiri ona söyleyecek: "Namazımızı kıldır" O söyleyecek: "Hayr. Sizlerden bazınız diğerine emirdir. Bununla Allah bu ümmeti üstün etmişdir."[10]
- Ümmetim yağmur gibidir, sonu mu, yoksa başlangıcı mı hayırlıdır, bilinmez. Evveli ben, ortası Mehdi ve sonu Mesih olan bir ümmet, asla helâk olmaz. (Tirmizî) - Bazı hadis rivayetlerine göre Mehdi, ehl-i beyt’tendir ve Fâtıma soyundandır.[11] - Horasan tarafından gelen siyah sancaklılara katılın. Onların içinde Allah'ın halifesi Mehdi vardır. [Hakim, İ.Ahmed, Deylemi] - Kıyâmetin kopması için zamanda sadece bir günden başka vakit kalmamış da olsa Allah benim Ehl-i Beyt’imden bir zatı gönderecek yeryüzü zulümle dolduğu gibi, o yeryüzünü adaletle dolduracak.[12]

Hz.Hüseyn

Hüseyin bin Ali

Hüseyin bin Ali bin Ebu Talib (Arapçaالحسين بن عليFarsçaحسین بن علی)‎ (626 – 10 Ekim 680), İslâm peygamberi Muhammed Mustafa'nın torunudur. Dördüncü Hâlife ve Birinci Şia imâmı olan Ali el-Mûrtezâ'nın oğludur. Annesi, Muhammed’in kızı Fatıma Zehra’dır. On İki İmâmlar'ın üçüncüsü olan Hüseyin bin Ali, İslam Devleti’nin bir Emevîsaltanatına dönüşmemesi için mücadele vermiş ve Emevîler tarafından öldürülmüştür. Soyundan gelenler Hüseynî ya da Seyyid olarak tanımlanır.

Tarihçe[değiştir | kaynağı değiştir]

Babası Ali ve abisi Hasan el-Mûctebâ’nın hilâfet haklarını gasp eden Muâviye bin Ebû Sûfyân’nın, hilâfeti Hasan bin Ali ile önceden yapılmış olan bir antlaşmaya rağmen oğlu Yezîd’e devretmesine karşı çıktı. HasanMuâviyeile yaptığı anlaşmada Hilâfeti oğluna bırakmamasını da içeren birçok şart ortaya koymuş ve Muâviye de bu şartları kabul ettiğini açıklamıştı. Ancak anlaşma gerçekleşir gerçekleşmez Muâviye şartnâmeyi ayaklarının altına almış ve şöyle demişti: "Ey Müslümanlar! Ben, siz namaz kılasanız, oruç tutasınız, zekat verip ve hacca gidesiniz diye savaşmadım. Bunları zaten yapacaksınız, yapıyorsunuz. Ben size hükümdar olup yönetiminizi ele almak için sizinle savaştım. Siz sevmeseniz de, Allah onu bana verdi. Biliniz ki; ben Hasan bin Ali’ye bir takım sözler verip, vaatlerde bulundum. Ama şimdi hepsini ayaklar altına alıyorum. Bu hükümlerin hiç birisine uymayacağım…” Muâviye, antlaşmayı daha ilk günden tanımadığını İslam hükümetinin başkentinde ilan etmiş ve sulh şartlarına uyulmadığından bozulmuştur.Hasan, gördüğü vefasızlığın karşısında öfkesini içine gömerek Kûfe’den Medine’ye gider ve köşesine çekilerek, babasının yaptığı gibi insanların eğitimi ile uğraşır.Ve eşi tarafından zehirlenerek şehit edilinceye kadar bu şekilde devam eder. Muâviye'nin ölümünden sonra Yezîd için zorla biat alınmaya başlar ve buna Huseyin bin Ali de mecbur edilir. Huseyin bin Ali,Yezîd’in, halifeye yakışmayan bir yaşam sürdüğünü ve İslam Devleti’ni kendi çıkarları için evireceğini, Muhammed’in getirdiği dinin sadece kendisine yarayan kısımlarını koruyup gerisini hasır altı edeceği düşüncesiyle, Yezid’e biat etmedi. Kerbela Savaşı’nda (M. 680 – H. 61) Muharrem ayının onuncu günü Kerbelâ'da öldürülmüştür.
10 Muharrem gününü; sevenleri, dünyanın çeşitli yörelerinde yüzlerce yıldır ‘Aşura Günü’ olarak anmakta, yas tutmakta ve çeşitli temsillerle onun acısını taze tutmaktadırlar.

Doğumu ve Ailesi[değiştir | kaynağı değiştir]

Hicret’in dördüncü yılında Şaban ayının üçüncü gününde (M. 8 Ocak 626) dünyaya gelmiştir. Çok az olmakla beraber Hicret’in üçüncü yılında doğduğunu iddia eden bir kısım tarihçiler de vardır.[1]
Fatıma doğum yapınca, Muhammed’e haber verildi ve Muhammed bebeği göğsüne basarak sağ kulağına ezan ve sol kulağına kamet okudu. Ali’ye, ‘oğluma ne ad verdin’ diye sorduğunda, Ali’nin, ‘senden önce ona isim verecek değilim’ cevabıyla şöyle dedi; ‘Onun adını Hüseyin koy’. Hüseyin, Arapça’da güzel, yakışıklı manasına gelmektedir.
Doğumun yedinci gününde, Muhammedakike kurbanı olarak bir koç kesti, bebeğin saçları ağırlığınca gümüşü sadaka olarak dağıttı ve bebeğin sünnet edilmesini emretti.[2]

Annesi[değiştir | kaynağı değiştir]

Annesi, İslam peygamberi Muhammed’in soyunu devam ettiren tek kızı olan, babasının annesi (ümmü ebîha) Fatıma’dır. Fatma, İslam peygamberince çeşitli defalar övülmüşse de bunlardan en meşhuru, onu dünyadaki ve ahiretteki tüm kadınların en üstünü diye nitelendiren hadistir.[3][4] Hüseyin, Fatıma’nın Hasan’dan sonraki ikinci çocuğudur. Hüseyin, annesini henüz sekiz yaşındayken kaybetmiştir.

Babası[değiştir | kaynağı değiştir]

Ana madde: Ali bin Ebu Talib
Babası, Kureyş’in lideri Ebu Talib’in oğlu, İslam peygamberi Muhammed’in kuzeni, damadı, yardımcısı, İslam Devleti’nin 656-661 yılları arasındaki hükümdarı, Sünni’lerin dördüncü hak halifesi ve Şii’lerin birinci İmam’ı, Allah’ın aslanı (Esedullah)Ali’dir. Hüseyin, babası Ali ile yalnızca yaklaşık otuz altı yıl yaşamıştır.

Çocukluğu[değiştir | kaynağı değiştir]

Hüseyin, ağabeyi Hasan ile, İslam peygamberinin yanında büyüyordu. Birçok hadis Muhammed’in, Hasan ve Hüseyin’le oynadığını ve onlarla vakit geçirdiğini göstermektedir. İslam peygamberinin onları sırtına bindirerek eğlendirdiği ve şöyle hitap ettiği bilinir;
« Bineğiniz ne güzel binek, siz ne güzel binicisiniz.[5] »
Muhammed’in, Hasan ve Hüseyin’e olan sevgisini gösteren bir diğer hadis;
« Şu iki oğlum benim dünyadaki güllerimdirler.[6] »
hadisidir.
İbni Mesud nakleder ki: Hasan ve Hüseyin bir gün, İslam peygamberi namaz kılarken yanına gittiler ve secde halindeyken peygamberin sırtına çıktılar, peygamber secdeden kalkarken onları usulca sırtından indirdi ancak bir daha ki secdede çocuklar yine peygamberin sırtına çıktılar. Nihayet peygamberin namazı bittiğinde, birini sağ birini sol dizine oturtarak etrafında bulunanlara şöyle dedi;
« Beni seven, şu ikisini sevsin.[7] »
Muhammed’in Hüseyin hakkında sarfettiği
« Hasan ve Hüseyin cennet gençlerinin efendileridir.[8] »
« Hüseyin bendendir, ben de Hüseyin’denim. Allah, Hüseyin’i seveni sevsin. Hüseyin torunlardan bir torundur.[9] »

Mübahele Olayı[değiştir | kaynağı değiştir]

Ana madde: Mübahele Ayeti
Hicretin 9.-10. yıllarında henüz Hüseyin, altı yaşlarındayken, İslam peygamberi Muhammed ile Necran Nasranileri arasında yapılan tartışmalarda Muhammed, Nasranileri, Nasranilerin güvenilir kitaplarını kaynak göstererek yenilgiye uğrattı. Bu kitaplarda, "kendisinin geleceğine dair" alametleri alimlere bildirdi. Muhammed'in delilleri o kadar güçlüydü ki, Nasrani bilginlerinin Muhammed'in söylediklerinin ve yolunun "hak" olduğunu söylemekten başka çareleri kalmamıştı, ancak kabul etmediler. Bunun üzerine Allah:
Sana gelen bunca ilimden sonra, yine de bu hususta seninle çekişip tartışmalara girişirlerse de ki: Gelin, oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı, nefsimizi (kendimizi) ve nefsinizi (kendinizi) çağıralım; sonra karşılıklı lanetleşelim de Allah’ın lanetini yalan söylemekte olanların üstüne kılalım.[10]
ayetini nazil etti ve mübahele (karşılıklı beddua) edilmesini emretti. Nasraniler kabul ettiler. Kararlaştırılan yerde Nasranilerin hepsi yetmişten fazla kendi alimlerinin eşliğinde beklerlerken, Muhammed ise sadece yanında dört kişi almış idi; yanında getirilmesi gereken oğulları için Hasan ve Hüseyin’i, kadını için Fatıma Zehra’yı ve nefsi için de Ali’yi getirdi. Necran Hristiyanları, Muhammed’in bu kararlılığı sonucunda lanetleşmekten vazgeçti.[11][12]

Âl-i Abâ Olayı[değiştir | kaynağı değiştir]

Ana madde: Ehli Aba Hadisi
Bir diğer adı "Âl-i Kisa" da olan bu hadis, İslam peygamberi Muhammed'in sırtında abası olduğu halde, abanın altına,Fatıma'yı, Ali'yi, Hasan'ı ve Hüseyin'i alması ve Ahzab Suresi'nin
« Ey Ehli Beyt! Allah sizden günahı gidermek ve sizi tertemiz kılmak istiyor. »
mealindeki 33. ayetini okuyup, bu şahıslar için dua etmesini anlatır.

İlk üç halife dönemi[değiştir | kaynağı değiştir]

İlk üç halife döneminde, Ehli Beyt mensuplarıyla yönetim arasında oluşan bazı anlaşmalıklarda (halifenin tayini, fedek arazisi vs.) Hüseyin, fikren babası Ali bin Ebâ Tâlib’i takip etti. Bilindiği gibi Ali, kendisinden önceki halifeler döneminde (Ali bu günleri şöyle anlatır: Gördüm ki sabretmek daha doğru; sabrettim; ettim ama gözümde diken, boğazımda kemik vardı; (…)[13]) muhalefet etmemeyi seçmiştir. Bu görüşün aksi olarak Ali'nin kendinden önceki üç halifeye biat ettiği ve aralarında herhangi bir hoşnutsuzluğun olmadığı görüşü vardır. Örneğin Ebubekir'in, Muhammed'e sadakati sebebiyle 'sıddık' sıfatını aldığı, Ömer'ın de bizzat Ali'nin kızıyla evlendiği ve bunu bir iftihar vesilesi saydığı vakaadır.[kaynak belirtilmeli]
Hüseyin’in bu dönemde yaptığı en önemli muhalif duruş, ilk dönem sahabelerden olan ve İslam peygamberinin kendisi için ‘Ne mavi gökyüzü ne de kara toprak Ebu Zer’den daha doğru sözlü birini görmemiştir’ dediği Ebu Zer’in, üçüncü halifeOsman bin Affan’ın emriyle üçüncü kez sürgün edilişinde yaşanmıştır. Muhalefet ettiği gerekçesiyle, Şam’a, ordan daMuaviye bin Ebu Süfyan’ın isteğiyle tekrar Medine’ye sürülen Ebu Zer, ilerlemiş yaşına rağmen bu sefer de Rebeze’ye sürülür. Mervan bin Hakem'e de halifece, onu yolcu etmeye ve onunla vedalaşmaya gelen müslümanlara engel olma görevi verildi. Ancak, AliHasan, Hüseyin, Akil bin Ebu TalibAbdullah bin Cafer ve Ammar bin Yasir onu uğurlamaya gelerek halifenin bu emrine muhalefet ettiler.[14]

Babası Ali Dönemi[değiştir | kaynağı değiştir]

Üçüncü halife Osman bin Affan’ın bir suikast sonucu öldürülmesiyle, halk Ali bin Ebu Talib’e teveccüh etti ve onu halife seçtiler (m. 656, h. 35). Ali’nin halifeliğe geçişinden bir süre sonra biatlerinden dönenler oldu ve bu durum İslam tarihinde ilk iç savaşı (İlk Fitne) beraberinde getirdi.
Hüseyin, tüm bu savaşlarda babası Ali’nin safında savaştı ve babası izin verdikçe savaş meydanına da indi. Ali, İslam peygamberi Muhammed’in neslinin kesilmesinden korktuğu için Hüseyin ve ağabeyi Hasan’ın savaş meydanına inmesine pek izin vermiyordu.
Bu kaos ortamında, babası da selefi gibi bir suikaste uğradı ve üç gün sonra öldü (m. 661, h. 40). Babası öldüğünde gerisinde, Ali’nin öldürüldüğü günü Şam’da bayram ilan eden I. Muaviye gibi bir düşman bırakmıştı.

Kardeşi Hasan dönemi[değiştir | kaynağı değiştir]

Babasının katledilmesinin ardından ağabeyi Hasan’ı rehber edinen Hüseyin, kardeşinin öğütlerine uydu.

Şehit oluşu[değiştir | kaynağı değiştir]
İslam'a aykırı olmasına rağmen, siyasi hanedan kurmak isteyen Emevîler tarafından Kerbelâ Savaşı'nda ailesinden pek çok kişiyle birlikte şehit olmuştur.

Kaynakça[değiştir | kaynağı değiştir]

Dipnotlar[değiştir | kaynağı değiştir]

  1. ^ Usul-u Kafi, 1/463; el-İsabe adlı kitabın dipnotu olarak basılan el-İstiab, 1/377
  2. ^ Uyun-u Ahbari’r Rıza, 2/25; İ’lamu’l-Vera, 1/427
  3. ^ Ahmed bin Hanbel, Müsned; Hafız Ebubekir Şirazi, Nüzul’ul-Kur’ân fi Ali
  4. ^ Hatip, Tarih-i Bağdat
  5. ^ Bihar’ul Envar C.43, S.254
  6. ^ Buharî C.2, S.188; Tirmizî C.5, S.615
  7. ^ Müstedrek, Hakim, 3/166
  8. ^ İbn Mâce, 1/56; Tirmizî, 5/614; Bihar’ul Envar 43/265
  9. ^ Tirmizî 5/658; Bihar’ul Envar 43/261; Ahmed 4/172
  10. ^ Kuran-ı KerimÂl-i İmrân Suresi/61.
  11. ^ Zemahşerî, Tefsir-i Keşşaf, Al-i İmran Sûresi, 61. ayet.
  12. ^ Fahr-i Razî, Tefsir-i Kebir, Al-i İmran Sûresi, 61. ayet (Mübahele Ayeti).
  13. ^ Nehcü'l-Belağa, Şıkşıkiye Hutbesi.
  14. ^ Biharu’l Envar, 22/412; Murucu’z Zeheb, 2/350